Tekhne
Antik Yunanca “tekhne” kelimesi sanat, bilim, zanaat, bilgi, el işi, teknik, bir şeyin öğrenilmesine ilişkin kılavuz, bir sanat yapıtı, sanat çalışması gibi merkezinde sanat anlamı olan ama görüldüğü üzere sanat ile yakından ilişkili olan diğer anlamlara da gelen bir kelimedir. “Doğada var olan nesneleri hayatta kullanım değeri olan araç ve gereçlere dönüştürme faaliyeti; amacı bir şey yaratma olan ve doğru bir plana göre yönlendirilmiş olan beceri olarak tanımlanan tekhne, doğru akıl yürütmeye dayanan ve insanın, kendisi tarafından yaratılmış bir şeyi ortaya çıkarmasını sağlayan yetenek olmak durumundadır. “ (Cevizci, 2017,s 1813)
“Tekhne” terimi ilkelerin bilgisini de gerektirdiği için “episteme”terimine benzese de “bir şey yapmayı, ortaya çıkarmayı” amaçladığı için epistemeden farklılık göstermektedir. Antik Yunan’da “tekhne” kavramı güzel sanatları ifade ettiği gibi, zanaatları ve beceriye ilişkin etkinlikleri de kapsamaktadır. Bir şair, bir ressam ya da bir çömlek yapımcısı arasında bir ayrım bulunmamaktadır. Antik Yunan filozoflarından Platon ve Aristoteles eserlerinde bu terimi sıklıkla kullanmışlardır.
Aristoteles’te tekhne olarak sanat, sanatçıyı eseri ile buluşturan, buluştururken de sanatçıya eserini oluşturmasında kılavuzluk eden bir yaratma etkinliğidir ve tekhne gerçekliğin bir taklidi
(mimessis) olarak kendini ortaya koymaktadır. Sanatçı, insan ilişkilerini, doğa unsurlarını, hem olanla, hem de gerçeklikten uzaklaşmadan, “olabilir olanı” eserlerinde hayat veren bir yapı ustası gibidir. Bu nedenle de salt gerçekliğin taklidi olarak kalmaz, sanatçının eserini kendi duygu ve düşünceleri çerçevesinde gerçekliğin yeniden yorumlaması ve farklı bir biçimde dönüştürülerek ortaya koymasıdır ki bu da sanatın, insana özgü bir etkinlik olduğunu ortaya koymaktadır. Gerçeklikten uzaklaşmadan insanlara hayali bir gerçekliği sunması nedeniyle Aristoteles, sanatı kendinden önceki filozoflar gibi insanı gerçek hayattan uzaklaştıran hayali bir gerçeklik olarak görmez. Tam tersine onun için sanat, sanatçının düşüncelerinde hayatın bilakis kendisinin anlam bulması ve bütün çıplaklığı ile kendini gözler önüne sermedir. Aristoteles maddî neden, fail neden, formel neden ve ereksel nedenden oluşan dört neden teorisini varlığa uyguladığı gibi sanata da uygulamış, sanat eserlerinin dört nedeni olduğunu belirtmiştir.
Platon’da ise “tekhne” sözcüğü Antik Yunan’daki gibi sanat ve zanaat ayrımının olmadığı bir meydana getirme faaliyetidir ve doğrudan bilgiye( episteme) dayanmaktadır. Platon bir sanatçının bir sanat eseri ortaya koyarken neler yapması gerektiğini vurgularken, tekhne kavramıyla ölçü- orantı ve simetrinin önemini ile getirmiştir. Başka bir deyişle matematiksel ve estetik ilkeleri gündeme getirmiştir. Aynı zamanda Platon’un tekhne konusundaki düşüncelerinde bazı noktalarda farklılıklar olsa da o da sanat eseri ve bir fayda sağlayan ve işlevselliği de olan zanaat eserinin “yaratılma süreçleri” arasında bir fark olmadığını belirtmiştir. Platon’a göre hem sanat, hem de zanaat eserinin kökeni “tekhne”den kaynaklanmaktadır. Çağı düşünüldüğünde salt obje üretme anlayışı gelişmemiş olduğu için sanat eseri denildiğinde sanat ve zanaatin ortak olduğu “tekhne” kavramı düşünüldüğü ve zihinlerde bu kavramın belirdiği bilinmektedir.
Kaynakçalar
Ülger, Emir (2013)Platon’un Sanat Kuramının Düşünsel Evrimi, Felsefe Ve Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 16, s 15- 28
Durhan, Gülümser (2020) Aristoteles’te Tekhne Olarak Sanatın Epistemik Değeri, Manas Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı 3, s 1980 – 1989
Cevizci,Ahmet (2017) Say Büyük Felsefe Sözlüğü. İstanbul. Say Yayınları. İstanbul.1. Baskı. s 1813
Hazırlayan: Nuray Aladağ Taşçı