Güzellik, İyi Uyum ve Finalite: Kant’ın Estetik Anlayışına Göre Vermeer Tabloları
1665, The Girl With a Pearl Earring
Johannes Vermeer, İnci Küpeli Kız tablosu ile dünya çapında tanınan fakat ölümüne kadar eserleri pek değer görmeyen bir resim dâhisidir. Yaptığı tablolar ve işlediği konular ile çağının ötesinde bir sanat anlayışı sunan Vermeer, Barok dönemi yansıtan eserleri sayesinde o dönemin sanat anlayışını anlamamıza yardımcı olur. Tablolarında kullandığı aydınlık detaylar ile özellikle ev içi yaşamı resmeden Vermeer, ölümünden sonra birçok sanat eleştirmeni tarafından incelenmiş tabloların sahibidir. Dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan Marcel Proust’un da Kayıp Zamanın İzinde adlı eserinde Delft Manzarası tablosundan söz etmesi ve onun için “dünyanın en güzel tablosu” yakıştırması yapması da Vermeer’ın zamansız ve eşsiz eserler ortaya koyduğunun göstergesidir.
1661, View of Delft
Peki, Kant’ın estetik anlayışı açısından Vermeer tablolarına bakış nasıl olurdu? Alman felsefesinin önde gelen isimlerinden olan Kant’ın Saf Aklın Eleştirisi (Kritik der Reinen Vernunft) adlı başyapıtında bahsettiği estetik anlayışına göre Vermeer tablolarının genelinin bu anlayıştaki yerine kabaca bakabiliriz.
Kant’a göre güzel sanat eserlerini değerlendirirken, öznel duyumlar yerine evrensel ölçütleri göz önüne almak önemlidir. Bu nedenle ve bu bakış açısına göre Kant’ın estetik felsefesini kullanarak Vermeer tablolarını değerlendirebiliriz.
Kant, güzel sanat eserlerinin, keyif ve hazza dayanmaması gerektiğini vurgular. Bunun yerine sanat eserleri, evrensel bir estetik deneyim sağlamalı ve insanların zihinsel faaliyetlerini uyararak zevke neden olmalıdır. Kant, estetik deneyimi oluşturan üç ana unsuru ise şöyle belirtir: güzellik, iyi uyum ve finalite.
1660, The Girl With a Wineglass
Vermeer’in tabloları, Kant’ın estetik anlayışına göre değerlendirildiğinde, birçok özelliğiyle bu unsurları yansıtabilir. Öncelikle, Vermeer’in tablolarının güzelliği, doğru oranlar, dengeli kompozisyonlar ve doğal ışık kullanımıyla sağlanır. İnsan figürlerindeki ayrıntılar, nesnelerin detaylı ve gerçekçi bir şekilde tasvir edilmesiyle dikkat çeker. O dönem için fazlaca lüks olan doğal lacivert ve lacivert taşı renklerini kullanan Vermeer, tabloların gerçekliğini aynı zamanda amber ve toprak renklerinin ahengi ile sağlamıştır. Bu unsurlar ile bezeli olan tablolar ortaya koyan Vermeer eserleri Kant estetiği anlayışındaki güzelliği temsil edebilir.
Vermeer’in tabloları aynı zamanda iyi bir uyum sergiler. Kompozisyon, renk, ışık ve gölgelerin uyumlu bir şekilde bir araya gelmesiyle eserlerin bütünlüğü sağlanır. Renk kullanımı, tonların birbiriyle uyumlu bir şekilde ilişkilendirilmesi ve detaylara dikkat edilmesiyle dikkat çeker. Resimlerinde kusursuz bir ahengi yakalayan Vermeer, pointillé tekniğini sıklıkla kullanmıştır. Bu teknik, boyayı tuval üzerine gevşek birer noktacık şeklinde yayılarak uygulanır. Vermeer tablolarındaki gerçekliği ve ışığı bu teknik sayesinde yakalamıştır.
1662, Music Lesson
Son olarak, Vermeer’in tabloları finalite kavramını yansıtabilir. Kant’a göre, güzel sanat eserleri insan zihninde bir “zevk” yaratmalı ve izleyiciyi düşünmeye, hayal etmeye teşvik etmelidir. Vermeer’in tabloları, gündelik yaşamı ve ev içindeki olağanlığı anlatırken aynı zamanda içerdiği unsurlar ile seyirciyi düşünmeye sevk eder. Bundan yola çıkarak, Vermeer tablolarının Kant estetiğinde yer alan finalite kavramına uygun bir son dokunuş olduğundan bahsedilebilir.
Sonuç olarak, Kant’ın bahsettiği ve evrensel olması gereken estetik anlayışına göre Vermeer tabloları güzel sanat eseri olarak değerlendirilebilir. Doğru kurulmuş oranlar, doğal ışık kullanımları, dengeli bir şekilde resmedilmiş kompozisyonlar bu anlayışa uygunluğun bir kanıtıdır. Ancak her ne kadar belli bir noktada Kant’ın görüşüne uysa da sanat eserlerinin değerlendirmesinin öznel olabileceği geri plana atılmamalıdır. Herkesin estetik tercihi farklı olabileceğinden, bu değerlendirme farklı yorumlara açık olabilir.