Site Rengi

Etkilememiş ve Etkilenmemiş Olmak

Etkilememiş ve Etkilenmemiş Olmak
23 Mart 2021 09:00
0
A+
A-

Özgürlük en geniş çerçevede etkilememiş ve etkilenmemiş olmaktır. Bugün evrende, eğer nedensellik kuramını benimsiyorsak, etkilememiş ve etkilenmemiş bir varlık, özne ya da obje olmadığı kanaatine varırız. Bu bağlamda, yüzeysel bir bakışla ve bu koşullarla düşünüldüğünde özgürlükten söz edemeyiz. Fakat insanlar olarak farklı alanlarda farklı özgürlük tanımları üretiriz. İletişim özgürlüğü ise yaygın olarak “Haber almak, haber vermek, yazılı ve görsel basın ve yayın yoluyla düşünceleri ifade edebilmektir.” tanımıyla kabul görmektedir. Tanımda görülmektedir ki özgür iletişim, insan tarafından üretilmiş dillerle kurulmuş bir sistem içinde sınırlandırılmıştır. Bu yolla özgür olmayan bir özgür iletişim tanımı yapılmıştır.

21. yüzyılda özgürlük her alanda daha az mümkün olmakla birlikte önceki yüzyıllara nazaran daha fazla tartışılır hale gelmiştir. Teknolojik ve bilimsel gelişmeler insanın etki alanını artırmıştır. Özellikle seri üretim teknolojisi, insan hayatının kopamaz bir parçası haline gelmiştir. 20. yüzyılın başlarından ortalarına kadar süren savaşlar, kıtlık ve salgın hastalıklar küresel bir kriz haline gelmiştir. 20. yüzyılda Batı’nın ekonomik ve sosyal çözüm politika ve kampanyalarıyla seri üretim hem bu gibi krizler için hem de kapitalin adeta bir bebek gibi iyi beslenebilmesi için kullanılmıştır.

Reklamlar, o yıllarda, Batı dünyasında erkekleri ülkenin size ihtiyacı var düşüncesiyle manipüle ederek savaşa çağırmıştır. Aynı yıllarda, örneğin Sovyet Rusya’da reklamlar uzaya çıkışı müjdelemek için kullanılmaktaydı. Savaş döneminden sonra reklamlar sigara, seri üretim ve paketli gıdaların ne kadar “sağlıklı” ve “pratik” olduğuna inandırılmak için kullanıldı. Tuhaf bir biçimde bu reklamlara maruz kalan toplumlar örneğin sigara reklamlarıyla sigaranın hem sağlıklı olduğuna inandı hem de “cinsellik sattırır” politikasıyla yazılmış reklam senaryolarının kendilerini kandırmasına izin verdi. 1940’lı yıllarda Amerika’da sigara içmek bir erkeğin erkekçe yaptığı bir şey olarak algılanıyordu.

Günümüze yaklaştıkça McDonalds, BurgerKing, KFC gibi hızlı yemek zincirleri seri üretimin, paketlenmiş ve donmuş gıdanın ne kadar karlı ve pratik olduğu keşfiyle her yerde hızlı yemek restoranları açmaya başladı. Böylelikle savaşlarla günlük yaşamımıza giren hazır ve hızlı yiyecekler daha hazır ve daha hızlı olmaya başladı. Bu yeni tür yeme alışkanlıkları medyaya cinsiyetçi, manipülatif bir dil ile yansıdı. “Erkek adam BurgerKing yer!” ve benzeri sloganlarla herkesi etkileyen reklamlar her yerdeydi.

Genel çerçevede baktığımız reklamcılığın yakın tarihi tüketim alışkanlıklarımızın değişmek zorunda kalarak yeni bir tüketim biçimi ve farklı bir dünyaya geçişimizle ilgiliyken bir yandan da bütün bu yaşananlar özgür olmak ve seçimlerde özgür olmak çerçevesinde değerlendirilmelidir.

Örneğin, günümüzde dünyanın her yerine dağıtım ve satış yapan şirketlerin, her toplum ve kültür için hazırlanmış “biz bu kültüre uygunuz, herkese uygunuz” alt metinli satış politikaları dolaysız yoldan tüketim özgürlüğünü, dolaylı yoldan tüketim özgürlüğünü etkilemektedir. Bu şirketlerin ya da markaların seçtikleri reklam dili, reklamda kullandıkları yüzler satış yaptıkları toplumun “sevilen yüzlerine” ve o toplumun günlük diline yakın olmalı, kaçınılmaz olarak kültüründen de beslenmelidir. Nitekim bu şirketler, bahsi geçen olguları en “makul” biçimde kullanmaktadır.

Örneğin, Dominos, temelde bir İtalyan yemeği olan pizza satmaktadır. Türkiye’deki Dominos restoranlarında yeme alışkanlıklarımıza uygun ürünlere yer verilmektedir. Ürün isimlerinde de hangi bölgenin yeme alışkanlığı kopyalanmışsa, ürüne o bölgenin adı verilerek o ürün bizden bir şeye dönüştürülmüştür. Bu sayede marka, bize bizden biri olduğunu kabul ettirerek sokaklarımızda ve kültürümüzde yerini almış oldu.

Bütün bu reklamcılık savaşının dışında bugün adına yeni medya dediğimiz ve iletişimi başkalaştıran, sosyal olmanın dışına itip başka bir sosyallik anlayışı yaratmış olan şirketlerle yaşamlarımızı sürdürüyoruz. Facebook, Twitter, Instagram, Tumblr, Youtube ve benzeri sosyal medya şirketleri bugün iletişimin taşıyıcı kolonu, temel üretim alanı konumunda.

Sosyal medyadan önce sokaklarda, gerçek “mekan” ve yerlerde tanışırdık, etkinliklerimiz birebir görüşebildiğimiz, birbirimizi kendimiz olarak tanıdığımız ilişkilerimizle şekillenirdi. Yeni sosyal medya ile yalnızca sohbetlerimiz değil bütün iletişimimiz sanallaşmış durumda. Sosyal medya öncesinde pozlu fotoğraf makinalarımızla çektiğimiz sayılı fotoğraflarımızı özenle albümlerde saklardık. Bugün aynı pozu vererek sayısız fotoğraf çekebiliyor ve bu fotoğrafları yalnızca kısıtlı çevremizle değil istersek deniz aşırı yerlerdeki insanlara da gösterebiliyoruz. Düşüncelerimizi artık kağıtlara değil Twitter’a not ediyoruz. Bir anlamda bu bir özgürlük olarak görülebilir. Son derece toz pembe görünen bu “özgür paylaşımın” bir de kötüye kullanımı söz konusudur. Örneğin buna bağlı olarak yeni bir suç türü kabul edildi, “bilişim suçları”.

Yeni medyanın sunduğu sonsuz seçenek ve paylaşım özgürlüğü gerçek sosyal yaşamda belirlenmişlik, edilgenlik ve benzeri şekillerde geri dönüyor. Örneğin yeni bir sosyal medya kavramı olarak “trend olmak”. Giyim, yürüyüş, yeme-içme alışkanlıkları ve benzeri günlük yaşam dinamiklerinde belirlenen seri üretim ve tüketim olguları değişime uğrayarak toplumların tabakalaşmaya olan yatkınlıkları ve sınıflar arası keskin ayrımlar da iyiden iyiye belirginleşmiştir. Bu halde bir zorbalık türü ortaya çıktı, internet ağzıyla “linç” kültürü, seçimlerinde ve olduğu haliyle sosyal medyaya uygun olmayan ya da sosyal medyayı fazlasıyla içselleştirmiş bir grup insanı intihara ya da psikolojik sorunlara sürüklemiştir ve sürüklemektedir.

Günümüzde yeni medya, tüketim araçları, yönlendirilme, bağımlılık, edilgenlik ve benzeri konumlarda olan bizler için bir özgürlük fikri kesinlikle umutsuzdur. Artık özgürlük meselesi “özgür irade” ile işlenmekte ve özgür iradenin var olmadığı seçeneklerimizin her birinde bir yönlendirme ve nedensellik etkisine maruz kalmış olmamız nedeniyle açık ve seçik ortadadır. Özgür olmayan bir dünyada özgür olabilen herhangi bir şeyden söz edilemeyeceği gibi özgür iletişimden de söz edilemez.

KAYNAKÇA

Bauman, Zygmund, Özgürlük, Ayrıntı Yayınları, 2020, çev. Kübra Eren

Sennet, Richard, Karakter Aşınması, Ayrıntı Yayınları, 2017, çev. Barış Yıldırım

Debord, Guy, Gösteri Toplumu, Ayrıntı Yayınları, 2020, çev. Ayşen Ekmekçi, Okşan Taşkent

Yazan: Selin Ezgi Gazeloğlu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.